Masalların kültürümüzdeki yeri yadsınamaz. Çocukluğumuzun vazgeçilmez zevklerinden biridir masallar. Bu nedenlidir ki birçoğumuzun hafızasının bir kısmını çocukluluğumuzda duymuş ya da okumuş olduğumuz masallar işgal eder. Doğaüstü olaylar, güçlü kahramanlar ve sonunda hep iyinin kazandığı mutlu sonlar masalların ortak yönüdür.
Masallar hakkında çok az bilgi sahibi olduğumu yoğun geçen bir haftanın son gününde fark ettim. Sahi masallar hakkında ne kadar bilgi sahibiydim? Hemen söyleyelim çok az.
Masal en basit ifade ile sözlü hak hikâyesi şeklinde tanımlanabilir. Önceleri ağızdan ağıza dolaşan hikâyeler zaman içerisinde yazılı hale dönüşerek nesilden nesile taşınmıştır.
Zaman ve mekân olgusu masallarda bulunmaz. O nedenledir ki çoğu masal “bir varmış bir yokmuş” şeklinde bir girişe sahiptir. Hal böyle olunca masalı anlatanın bir şeyin olup olmadığına ilişkin kararsızlığını yıllarca boyunca sorgulamıştın.
Masallar özellikle çocukluğumuz anılarında fazlaca yer tutar. Yaşımız ilerledikçe masallara olan merakımız azalmaktadır. Bunun nedeni, çocukken hoşumuza giden o olağanüstü hadiseler ile gerçek hayatın bir türlü örtüşmemesi olabilir.
Örneğin, “Kül kedisi” masalı. Kabaktan oluşan araba bana hep tuhaf gelmektedir. Ayrıca ata dönen fareler de cabası. Sarayda verilen partiye katılan kişilere ilişkin listenin tutulmaması ve elindeki ayakkabı ile bütün ülkeyi dolaşan sözüm O’na yakışıklı bir prens!
Masallar, gerçek olaylara dayanmadığı için olağanüstü öğelere veya kahramanları bünyesinde barındırmaktadır. Çoğu masalın kahramanı doğaüstü yeteneklere sahiptir. Örneğin Alaattin ve Sihirli Lambasında ikamet eden Cini. Herkes tarafından bilinen bu masalda, lambadan çıkan Cin sahibinin her isteğini yerine getiriyor.
Masal hafızamda kalan ve beni en çok etkileyen masallardan biri de Uçan Halı Masalıdır. Her ne kadar uçan halının sahibinin dolayısıyla pilotunun Alaattin olduğunu düşünsem de gerçekte bu halının sahibinin kim olduğu yönünde herhangi bir fikrim yok.
Gerçi kolay bilgi bankasından yapmış olduğum araştırmada da halının birçok masala konu edildiğini ancak belli bir sahibinin olmadığını anladım. Yani halı kimin ise kahraman o kişi oluyor.
Düşünsenize böyle bir halıya sahip olduğunuzu. Halıya atladığınız gibi istediğiniz yere gidebiliyorsun. Hem de hiçbir ücret ödemeden. Yakıt masrafı da yok. Yalnız halının temizliği için en azından uçan bir gırgıra ihtiyacınız olacaktır diye düşünüyorum.
Bir an için bu ilginç masalın güzel ülkemde hayat bulduğunu düşünelim. Masalımızın kahramanı uçan halısına atlayıp Bağdat üzerinden ülkemize giriş yapacak. Hava yolu ile ülkemize gelen masal kahramanımız bir havalimanı gümrük idaresinden giriş yapacaktır.
Masal kahramanımız giriş yaptığı gümrük idaresinde, gümrük muayene memurları tarafından karşılanacaktır. Zira masal kahramanın getirmiş olduğu halı için ilave gümrük vergisi ödemesi gerekecek. Biraz şaşırtıcı değil mi? Uçan halıdan vergi mi tahsil edilecek? Cevabı hemen vereyim. Evet! Vergi ödenecek!
Şöyle ki, 18.02.2015 günlü, 29271 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren İthalat Rejimi Kararına Ek Karar (2014/7252) ile halı ithalatlarında ilave gümrük vergisi uygulaması başlamıştır. Bu karar uyarınca, ülkemize ithal edilen halılardan yüzde 50’ye varan oranda ilave gümrük vergisi tahsil edilmektedir. Üstelik uçan halı ithalatlarında herhangi bir gümrük vergisi muafiyeti de öngörülmemiştir!
Sizin anlayacağınız, uçan halı masalının gerçek hayatta yaşanmış olması durumunda, masal kahramanı vergi ödemek zorunda kalacaktır.
Konu ne zaman yüksek vergi ödemesine geldiğinde dost sohbetlerinde “uçan kuştan bile devlet vergi alıyor” gibi cümle duyarız. Uçan kuştan vergi alınıyor mu bilmem, ama eğer yurt dışından uçan halı getirirseniz ilave gümrük vergisi ödemek zorunda kalacaksınız.
Hakan Uçak