Hayatın birçok alanında yapmış olduğumuz meslekten dolayı farklı ve tuhaf durumlar ile karşı karşıya kalabilmektedir gümrükçüler.
Durum böyle olunca ister istemez bazen komik bazen de tirajı komik olayların içerisinde bulabiliyoruz kendimizi.
Şunu iddia ediyorum. Eğer tüm gümrükçüler bir araya gelseler ve başlarından geçen olayları anlatmaya kalksa ciltler dolusu hikaye çıkacağına inanıyorum.
Naçizane on iki yıllık meslek hayatında benim de başımdan tuhaf konular çıktı. Bu nedenle serbest stilde kitaplar yazamaya başladığımı da parantez içerisinde belirtmek isterim.
Haftanın son gününde yağmurlu havadan mütevellit, sevmesem de soluğu alışveriş merkezinde aldım. Söz vermiştim kendime. Boş boş gezip, tadını çıkaracaktım pazarın. Gezmekten zevk aldığım elektronik mağazalarını dolaştım. Yeni teknolojiyi anlamak için satış görevlilerine alakalı alakasız yüzlerce soru sordum.
Sorularım tamamen ürünün özelliklerine yönelik olsa da satış görevlisi beni ısrarla inatla gümrük konularının içine sokmaya çalıştığını fark ettim. Zira ben “bu tabletin RAM’i kaç” dediğimde hep “ithal abi o cihaz gümrükten daha dün geldi” şeklinde bir cevap ile karşılaştım.
Baktım satış görevlisi beni ısrarla gümrük konularının içine çekiyor uzaklaşıp, karşı mağazaya sığındım!
Ayrıca mizah dergisi alabilmek için bir mağazaya uğrayıp, kitaplara ve bağımlısı olduğum kalemlere baktım. Kalemleri kontrol ederken, iki arkadaşın kalemlerin neden pahalı olduğuna ilişkin sohbetine istemeden kulak misafiri oldum.
İki arkadaştan biri diğerine dönüp bakarak, “ithal oğlum o kalemler o nedenle pahalı” dediğinde göz göze geldim. Karşımdaki kişi bana dönerek “öyle değil mi abi” dediğinde “bilmiyorum, ben gümrükten anlamam!” diyerek uzaklaştım. Aksi halde kendimi yine gümrük konularının içerisinde bulacaktım.
Kendi kendime nereye gitsem gümrük karşıma çıkıyor en iyisi eve gidip belgesel karşısında uyuyayım diyerek adeta koşar adımlarla soluğu oto parkında aldım. Yaşadıklarım bende nasıl bir etki yarattıysa, en son ilkokul öğretmenimden öğrendiğim “koşar adım”
kelimesini hem cümle içinde kullandım hem de fiiliyatta uyguladım!
Oto parkına vardığımda her zamanki gibi aracımı bulamadım. Nedendir bilinmez senelerdir AVM otoparklarında aracı herhangi bir yere park eder, park ettiğim yeri not almaz, avare avare elimde anahtar arar dururum.
Aklınıza neden fotoğraf çekmiyorsun, böylece hemen aracını bulabilirsiniz şeklinde bir önerinin geldiğini duyar gibiyim. Ne bileyim galiba alıştım. Belki de bir şeyi arayıp, sonrasında bulmak daha güzel.
Yaklaşık yirmi dakika sonra şirketimin tahsis etmiş olduğu, ayağımı yerden kestiği için şükran ve saygı duyduğum arabamın yanına gelebildim.
Arabayı park ettiğim yerin yan tarafına beyan bir araç yanaştı. Camını açarak nazik bir ses tonuyla başladı konuşmaya:
İlk cümlesi “Beyefendi merhaba, nasılsınız?” şeklinde oldu. Bende cevap olarak; “iyiyim teşekkür ederim. Ya siz?” şeklinde geri dönüş yaparken acaba beni nerden tanıyor diye kendi kendime sordum.
Yan tarafımda duran abi “Ben de iyiyim. Beyefendi ben havaalanında çalışıyorum” dediğinde, adres tarifi isteyeceğini düşündüm. Adamın konuşmasına fırsat vermeden havaalanının yolunu tarif etmeye başladığımda, “abi ben yolu biliyorum” dedi.
İçimden “madem biliyorsun yolu derdin ne o zaman” diye söylendiğimde, ağzındaki baklayı çıkardı. “Abi ben free shopta çalışıyorum. İhtiyaç fazlası ürünlerimiz (sigara ve parfüm) var. Sizin gibi değerli abilerimize yüzde elli indirimle satıyoruz. Ürünlerimiz gümrükten geçen orijinal ürünler olup, tamamen yasaldır” dedi.
İçimden geçenleri söylemeye ve yazmaya terbiyem müsait olmadığı için bir on – onbeş saniye sustum. Madem gümrükten kaçınca gümrük beni buluyor, ben de gümrüğe karşı taarruz yapmaya karar verdim! Zira beni öldürmeyen şey güçlendirecekti!
Satıcı adama dönüp, “ihtiyaç fazlası ürün nasıl oluyor free shopta” dediğimde afalladı. Lafı çevirmeye çalışan satıcı “abi bu ürünler tutmuyor” dediğinde, “bana tutmayan ürün mü satacaksın” dedim.
Şaşıran satıcı karşı hamle yapıp “estağfurullah abi, bu ürünler pahalı ondan kimse alamıyor” dediğinde, “iyi de kardeşim bu ürünlerin satışı yasal mı?” dediğimde pişkin pişkin suratıma bakıp, “evet abi tamamen yasal” dedi.
Ben de dayanamayıp, Gümrüksüz Satış Mağazaları, 2009/15481 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na ilişkin bildiğim ne varsa soluk bile almadan sıralamaya başladım.
Ben mevzuat hükümleri dahilinde satıcının Kaçakçılık eylemi yaptığını izah ederken, satıcının yüzü önce kızardı, sonrada bembeyaz oldu.
Yaşadığı gümrük mevzuatı eğitiminin vermiş olduğu şaşkınlıkla, satıcı “abi ekmek parası için” dedikten sonra o can alıcı soruyu sordu: “abi sen ne iş yapıyorsun?”
Mağrur ve gururlu bir ses tonu ile “gümrükçüyüm ben, eski gümrük müfettişiyim” dedikten sonra satıcı bir anda gaza basarak uzaklaştı!
Hafta sonu bir AVM otoparkında seyyar Free Shop’la karşılaşmak gümrükçülüğün bir kaderi ise, gümrükten her uzak durmak istediğimde ister istemez bir gümrük olayının içinde olmak gümrükçülüğüm bir kederi oldu, sözüm ona kendime vakit ayıracağım bir Pazar gününde!
Hakan UÇAK