Gümrük Kanununun 235. Maddesinin Uygulanması Üzerine

Son Güncellenme Tarihi: 6.05.2020
Emre KARAPINAR

Emre KARAPINAR

Dış ticaretin uluslararası yönünün bir sonucu olarak, global düzeydeki ekonomik ve ticari değişimlere anlık tepkiler verilebilmesi gerekliliği doğmuştur. Bunun doğal sonucu olarak da gümrük mevzuatının “esnek” bir yapısı olması gerekmektedir. Uygulamaya yönelik değişikliklerin; yönetmelik, tebliğ, genelge vb. ikincil düzenlemeler düzeyinde yapılmasının tek makul açıklaması olarak bunu söylemek yanlış olmayacaktır. Keza bu “ikincil düzenlemeler”, çoğu zaman “verginin yasallığı” ilkesine halel getirmekle itham edilmektedir. Bu konuda ikincil düzenlemelere haksızlık yapıldığı kanaatindeyim. Doktrine bakıldığında da bu konuda yalnız olmadığımı görebiliyorum. Hukukumuzda “kanunilik ilkesi” üzerine bazı görüşlere bakıldığında;

-Çağdaş demokratik ülkelerde parlamentoların işleyiş usulüne bağlı olarak kanun çıkarmanın zaman alması, özellikle ekonomi alanında gerekli tedbirlerin hızlı ve etkin bir şekilde alınmasını engellediğinden, ülkenin sosyoekonomik dengeleri için zararlı sonuçlar doğurabilir. Oysa yürütme organının toplanması ve çalışmasının, yasama organına göre çok daha hızlı ve kolay olması nedeniyle, günün ihtiyaçlarına göre idarenin ekonomiye çabuk ve etkin müdahale edebilmesini sağlamak için Bakanlar Kuruluna düzenleme yetkisi verilmiştir ( Şenyüz, 1999:20 ).

-Bazı hallerde, asıl ceza normunu meydana getiren unsurlardan müeyyide kanun hükmünde belirlenmiş olmakta, ama hüküm henüz belirlenmemiş olmaktadır ( Açık Ceza Normu ). Bu hallerde müeyyide hükmü şimdiki halde mevcuttur, ama davranış hükmü gele-cekte mevcut olacaktır. Burada normu koyan otoriteden, normu dolduran otorite farklıdır. (Hafızoğulları, Z.: Ceza Normu, Ankara 1996, s. 280 vd.)

-Anayasa Mahkemesinin 03.02.2011 tarih 2009/5 E 2011/31 K sayılı kararında da ( Remi Gazete Tarih /Sayı 14.05.2011-27934 ) “Diğer yandan, suçun yasayla saptanması, maddi olay olarak bir eylemin, ne zaman suç niteliğini alacağını belirlemek demektir. Öğretide suçun yasada tanımlanmış ve karşılığında bir cezanın gösterilmiş olması, yasayla saptama olarak kabul edilmektedir. Suç sayılan eylem ve cezası yasada açıkça gösterildikten sonra yasama organının uzmanlık ve yönetim tekniğine ilişkin konularda alınacak önlemlerin duyulan gereksinmelere uygunluğunu sağlamak amacıyla yürütme organına kimi kararlar almak üzere yetki vermesi idari kararlarla suç ihdası anlamına gelmez.

Bu görüşlere bakıldığında ikincil düzenlemelerin her durumda kanunilik ilkesini zedelemeyeceği görülecektir. Tabii ki burada ayrımı yapmak çok da kolay olmayacaktır. Anayasal güvence altına alınmış vergi ve cezaların kanuniliği ilkesinin; makul gerekçeler bulunuyor olsa da, idari düzenlemelerle çerçevesinin daraltılması/genişletilmesi ne yasama ne de yürütmenin, doğmasını isteyeceği bir sonuç değildir. Bu durumda düzenleme yapılırken ve yapılan düzenlemeler yorumlanarak/uygulanırken anayasal ilkeler ve bilimsel yorum kurallarından ayrılmamakta fayda vardır.

Gümrük mevzuatının yukarıda da bahsettiğimiz gibi esnek bir yapısının olması sebebiyle, gümrük uygulamalarının ikincil düzenlemeler ağırlıklı yürütülmesi kaçınılmazdır. Uygulamada karşımıza sıkça çıkan sorunlara baktığımızda, tereddütlerin ikincil düzenlemelerin yorumlanmasından kaynaklandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bunun örneklerinden biri olarak da; Gümrük Kanununun 235. maddesinin birinci fıkrasının a bendinde yer alan “genel düzenleyici idari işlem” ve c bendinde yer alan “lisans, izin, uygunluk belgesine tabi olma” müesseseleri bu yazımızın konusu oluşturmaktadır.

Gümrük Kanununun 235. maddesinin uygulanmasında bahsedilen “Genel düzenleyici işlem” kavramının içerisine hangi düzenlemelerin gireceği hususunda bir netlik bulunmamaktadır. Buna ilişkin değerlendirme yoruma açık olup, yorum yaparken iki husus göz önünde bulundurulursa sağlıklı bir yorum yapılabileceği kanaatindeyim:

Birinci husus; baz alınan düzenlemenin normlar hiyerarşisindeki yeri olmalıdır.Hans Kelsen tarafından ortaya atılan “Normlar Hiyerarşisi” kavramını en sade haliyle özetlemek gerekirse;

Hukuk sistemi dikey hiyerarşik normlardan oluşmaktadır. Bunu bir piramit olarak düşünürsek en tepede norm yaratmayı belirleyen temel norm bulunmaktadır. Aşağıya doğru gittikçe, bu temel norm ile çelişmemek kaydıyla alt normlar yer almaktadır. Türk Hukuk Sistemi açısından somutlaştırılırsa sırayla: Anayasa-Kanun-Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri-Tüzük-Yönetmelik-Tebliğ-Genelge-Sirküler-Özelge olarak kabul edilebilir. Tabii ki burada sayılmayan ve farklı isimlerde yürürlükte bulunan düzenlemeler de bulunmaktadır. Bu hiyerarşide yaygın olan düzenlemeler yer almakta olup, aynı hizada olduğu kabul edilen farklı isimlerdeki hukuk kuralları da bu hiyerarşide kendine yer bulabilecektir. Gümrük mevzuatı açısından da bu sıralamayı kabul etmek yanlış olmayacaktır. Buradan hareketle; Anayasamızda kendine yer bulan kanun, cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve yönetmelikler “Genel düzenleyici işlem” olarak kabul edilebilecektir. Bu düzenlemelerin ortak özellikleri genel ve soyut olmalarıdır.

Genel düzenleyici işlemler kavramının belirlenmesinde göz önünde bulundurulacak ikinci husus olarak da; normun hukuk dünyasına bildiriliş şeklinin değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Yasal düzenlemelerin ilgililerine bildirilme yollarından en bilinen resmi gazete olup Türk hukuk sisteminde Resmi Gazetede yayımlanacak mevzuat, 10 Sayılı Resmi Gazete Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde belirtilmiştir. “Genel düzenleyici işlem” kavramında “genel” ibaresinin somut karşılığı olarak yukarıda bahsettiğimiz normlar hiyerarşisine ek olarak resmi gazetede yayımlanma koşulunu da ekleyebiliriz. Keza Resmi Gazetede yayımlanma, bir hukuki düzenlemenin en genel düzeyde topluma ulaştırılması anlamı taşımaktadır. Üzerinde tartıştığımız konunun bir ceza hükmü olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, resmi gazetede yayımlanma koşulunu kabul etmek çok da yanlış olmayacaktır.

“Genel düzenleyici işlem” konusunu toparlamak gerekirse; bir düzenlemenin Gümrük Kanununun 235/1-a maddesi kapsamında değerlendirilmesi için normlar hiyerarşisinde yönetmelik ve üzeri bir konumda yer alması ile resmi gazetede yayımlanmış olma şartlarının birlikte taşıması gerektiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

235. maddenin 1. fıkrasının c bendinde yer alan uygunluk belgesi hususunda ise uygulamada sıkça karşılaşılan iki durum bulunmaktadır. Bunlardan birincisi eşyanın tarifesinin değişmesi halinde cezai durumun bulunup bulunmadığı, ikincisi ise gözetim belgesinin bu kapsamda uygunluk belgesi kabul edilip edilmeyeceğidir.

Tarife değişikliği durumunda idari yatırım uygulanmasına yönelik olarak bir sonraki yazımızda açıklama yapacağımız için bu yazımızda yalnızca gözetim belgesi üzerine yorum yapılacaktır.

Gözetim uygulaması gümrüklerde çokça şöhretli bir müessese olup muhataplar açısından bir çok ihtilafa da konu edilebilmektedir. Bunlardan biri de bu yazımızın konusu olan 235. madde uygulamasıdır. Gözetim belgesinin 235. madde kapsamında olup olmadığının tespiti açısından öncelikle 235. madde ile ulaşılmak istenen amaca bakmak gerekmektedir.

Gümrük Kanununun 235. maddesi 11.04.2013 tarihli değişikliğin sonucunda hukuk aleminde kendisine yer bulmuştur. Bahsi geçen değişiklik ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda yer alan kabahatler, Gümrük Kanunu içerisine alınmıştır. 235. madde ile de; yasal düzenlemeler ile yurda girişine izin verilmeyen eşyanın tespiti halinde uygulanacak müeyyide hüküm altına alınmıştır. Bu kapsamda bir belgenin 235/1-c kapsamında kabul edilebilmesi için tek şart, bulunmaması halinde eşyanın yurda girişinin mümkün olmamasıdır.

Gözetim belgesine tabi eşyaya ilişkin olarak ise gümrük uygulamalarına baktığımızda; gözetim belgesinin alınamamış olması halinde, eşyanın kıymeti tebliğde yer alan kıymete yükseltilmek suretiyle eşyanın ithali sağlanabildiğinden gözetim belgesinin bulunmaması hali 235/1-c kapsamında kabul edilemeyecektir. Nitekim yargıya taşınan ihtilaflarda da vergi mahkemelerince bu yönde kararlar verilmektedir. Dolayısıyla gözetim belgesi eksikliği halinde 235/1-c maddesi kapsamında yaptırım uygulanmasının hukukiliği muğlak bir konudur. Muğlak bir konuda da yaptırım uygulama yolunda tercihte bulunulmasının da ceza hukukunun temel prensipleriyle ne kadar bağdaşacağı tartışmalıdır.

Gümrük Kanununun 235. maddesinin 1. fıkrası üzerine şahsi görüşlerimi içeren bu yazımı okuma sabrını gösterdiğinizi için teşekkür ederim.

Saygılarımla,

Av. Emre KARAPINAR
Yorumlar
İlk Yorumu Siz Yapın
Yorumunuz
Diğer Köşe Yazıları