DHL tarafından 5 incisi yayınlanan Lojistik Trend Radarı Raporu Covid-19 salgını ve dijitalleşme devrimi bağlamında 21. yüzyılda lojistik endüstrisine yön verecek temel trendleri ortaya koymaya çalışacağız. Bu çalışmaya göre; veri analitiği, yapay zeka, robot teknolojileri, otomasyon ve nesnelerin interneti (IOT) gibi yeniliklerin yön verdirdiği lojistik teknolojilere yatırım yapan yatırımcıların sayısında önemli bir artış göze çarpmaktadır. Bir PwC anketindeki 80 CFO'dan 37'si, Covid-19 sonrası oluşturmayı planladıkları stratejilerde otomasyonun en önde yer alacağını ifade etmişlerdir.
Tedarik zincirinde ve kıtalara yayılan dağıtım ağlarında meydana gelen köklü değişiklikler sadece teknolojik ilerlemelerden değil, lojistik süreçlerle iç içe yürüyen küresel ticarette görülen büyük artıştan da kaynaklanmaktadır. Bu raporun verilerine göre, e-ticarette sınır ötesi işlemlerin yerli emsallerine göre iki kat arttığı ifade edilmektedir. Buna karşılık, tedarik zincirlerinin BREXIT ve ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı gibi siyasi değişikliklerden de önemli ölçüde etkilenebileceği hatırlatılmaktadır.
Bu siyasi risklerin dışında Covid-19 tedarik zincirleri ve lojistik alanında önemli zorlukları da beraberinde getirmiştir. Pandemi süreci lojistikte inovasyona olan ihtiyacı daha fazla hissettirerek bu alandaki gelişmeleri hızlandırmıştır. Salgın, şirketlerin teknolojiyi daha önce hiç olmadığı kadar yoğun olarak kullanmalarına neden olmaktadır. Artan virüs bulaşma riski; robotların ve otomasyonun geleneksel olarak kullanıldıkları yük elleçleme süreçlerinin hızlandırılmasının ötesinde, çalışanların korunmasına yönelik temassız operasyonlarda da kullanılmalarının önünü açmıştır.
Tedarik zincirlerinin, gelecekte benzer sorunlarla mücadele edebilmek için dijital araçlara daha fazla dayanan proaktif stratejiler benimsemeleri gerekmektedir. Dijital teknolojileri benimseyen esnek ve çevik bir tedarik zinciri anlayışının hayata geçirilebilmesi için bu alanda yüksek nitelikli çalışanlara ihtiyacın artacağı öngörülmektedir.
Dünya Ekonomik Forumu, otomasyonun 2022'ye kadar küresel olarak 75 milyon işin yerini alacağını ve aynı zamanda 133 milyon yeni iş yaratacağını tahmin etmektedir. Otomasyon çabaları devam ederken, şirketlerin insan-makine işbirliğini esas alan, ancak insan merkezli bir yaklaşım benimsemeleri gereğinin de altı çizilmektedir. Pandemi sürecinde ortaya çıkan, taze meyve sebze ve ihtiyaç maddelerinin e-süpermarket uygulamaları üzerinden satın alınması ve bu alanda oluşan talep patlaması, siparişlerin hazırlanması için önemli sayıda çalışan ihtiyacına yol açmıştır. Bu durum da işletmelerin, talebin durumuna göre şekillenen istihdam stratejileri belirlemelerine yol açmaktadır. Perakende sektöründe ortaya çıkan bu yeni alışveriş alışkanlıkları nedeniyle işletmelerin esnek istihdam uygulamalarının pandemi sonrasında da devam edebileceği düşünülmektedir.
DHL’in çalışması, önümüzdeki dönemde tedarik zinciri profesyonellerinin, operasyonlarını yalnızca yerel olarak değil, aynı zamanda soğuk zincir ağları aracılığıyla küresel olarak yürütmeleri gerekeceğini ortaya koymaktadır. Soğutulmuş ya da dondurulmuş siparişlerin otomatik abonelik sistemlerini de içeren operasyonlar aracılığıyla uluslararası müşterilere ulaştırılmasını sağlayacak stratejilerin oluşturulması gerektiği de ayrıca ifade edilmektedir.
Bu süreçleri gerçekleştirmek için; freight-forwarding, nakliye, depolama ve son kilometre gibi özellikleri içeren sanal lojistik pazar yerlerinin oluşturularak, yük sahipleri ile lojistik hizmet sağlayıcıların elektronik ortamda bir araya getirilmesini sağlayan platformların oluşturulması giderek daha önemli hale gelecektir. Uygun maliyetli yöntemlerden kesintisiz dijital çözümleri süreçlerine entegre etmeye, kitlesel kişiselleştirmeden daha elverişli çok modlu taşıma seçeneklerini kullanmaya kadar benimseyecekleri bir dizi yeni stratejik yaklaşımla işletmeler, kişiye özel pazar yeri yaklaşımıyla yeni iş modelleri geliştirebilecekleridir. İhtiyaca göre dinamik tepkiler verebilen ve farklı çok modlu taşımacılık seçeneklerini müşterilerine sunabilen dijital lojistik platformlarının rakipleri arasında öne çıkacağı öngörülmektedir.
2019 yılında siber saldırılar tarafından en çok hedeflenen ikinci sektör olan lojistik sektörüne yönelik yeni nesil güvenlik teknolojileri çözümleri piyasada yaygın bir şekilde mevcuttur. Ancak işletmeler; gönderilerin, gizliliğin, verilerin ve insanların korunmasına ilişkin karmaşık ve ileri düzeyde çözümler talep etmektedirler. Rapora göre, malların teslimatındaki herhangi bir aksaklığın kaydedilmesine yardımcı olabilecek yapay zeka destekli otonom gözetim sistemleri, davetsiz misafirleri tespit etmek için biyometrik taramalar ve konteyner takip sistemleri gibi bir dizi güvenlik teknolojisi çözümleri lojistiğin geleceğini belirleyecektir.
Lojistik operasyonları büyüdükçe ortaya çıkan sürdürülebilirlik ihtiyacı, özellikle ürünlerin korunması için gerekli olan ambalajların yeniden ele alınmasını gerektirmektedir. Rapora göre, küresel ambalaj endüstrisi 1 trilyon dolara yakın bir büyüklüğe ulaşmıştır. Sürdürülebilir ambalajlamayı sağlamanın en önemli yollarından biri de, e-ticarette geri dönüşüm oranları yüzde 30 seviyelerine kadar ulaşan ve bir kereden fazla kullanılabilme imkanı bulunan ambalajların yaygınlaştırılmasıdır.
Ancak sürdürülebilirlik yalnızca ambalajla sınırlı kalmamaktadır. Dünya Ekonomik Forumu tarafından 2020 yılında hazırlanan bir rapora göre; e-ticaretteki hızlı büyüme sonucu 2030 yılına kadar lojistik endüstrisinde kullanılan motorlu araçların yüzde 36 oranında artacağı ve bunun da karbon salınımını yüzde 32 oranında artıracağı tahmin edilmektedir. Sıfır salınımlı lojistik filolarının oluşturulması, antrepo ve depoların inşasında daha iyi yalıtım olanakları sağlayan inşaat malzemelerinin kullanımı ve bu tesislerde kullanılacak enerji ve su gibi kaynakların yönetilmesinde nesnelerin interneti çözümlerinin kullanılması akla gelen diğer önemli sürdürülebilirlik çözümleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Barış BİÇİMSEVEN