Haftanın son gününde, uyanmak ve işe gitmek istemiyordum. Yorgun bedenimi güç bela yerinden doğrultmaya çalışırken, sırtımdaki ağrıyı fark ettim bir anda. Zor da olsa elimi yüzümü yıkayıp, sabah kahvaltısını yapmıştım acıyla. Kahvaltı sonrasında derdime çare olur umuduyla etkili bir ağrı kesici almaya karar verdim.
Bilinçli bir şekilde ilaç tüketilmesi gerektiğini düşündüğüm için, ağrı kesicinin prospektüsünü okumaya çalıştım. Bilmediğim tıbbi terimler arasında kaybolurken, ilacın herhangi bir yan etkisi olup olmadığını anlamaya çalıştım. Gerçeği söylemek gerekirse, ilaçların içerisindeki prospektüslerin tüketiciler tarafından anlaşılmaması için yazıldığını düşünüyorum. Zira okuduğum hiçbir prospektüsü anlamadım bu yaşıma kadar.
Uzmanların ilaçlarla ilgili olarak “kullanmadan önce mutlaka prospektüsü okuyun” gibi tavsiyeleri bir türlü hayat bulmuyordu bende. Biraz saçma bir şey prospektüsü okuyup anlamaya çalışmak bence. Madem okuyunca anlayacaktım, gümrükçü değil de doktor olurdum.
Neyse, iş yerime gelmek için arabama bindiğimde sırtımdaki acı şiddetini artırmış ve dayanılmaz bir hal almaya başlamıştı. Kırılgan bir insan olmamama rağmen, acıya dayanamıyordum. Hemen arabanın yönünü değiştirip, iş yerimin yakınındaki özel hastaneye gittim.
Hastaneleri oldum olası sevmemişimdir. Özeli, geneli fark etmiyordu. Sırtımdaki ağrıyı anlatma için danış-maya (!) doğru yaldım. Karşımdaki görevli “randevu” sordu. Ben de “yok” dedim. Görevli neyim olduğunu sorduğunda bir yandan sırtımdaki ağrıyı anlatmaya çalışıyor bir yandan da acıya dayanmak için çaba sarf ediyordum.
Kayıt işlemlerinin bitmesine müteakip, ilgilenecek doktorun odasına doğru yol aldım. Doktorun sekreteri, önce güler yüzlü bir şekilde “hoş geldiniz” dedi ve sonrasında doktorun 10 dakika sonra muayene edeceğini belirtti.
Beklerken etraftaki resimlere bakıyor, bir yandan da sırt ağrımı unutmaya çalışıyordum. Bir türlü geçmek bilmeyen 10 dakikanın ardından, doktorun odasına girebilmiştim nihayetinde.
Doktorun sorduğu ilk soru “neyin var”? Ben de sırtımı gösterip, “ağrıyor” dedim acıyla. Nedenini bilmediğim bir şekilde, “incittim herhalde” dedim. Demez olaydım. Doktor muayeneyi bırakıp fırça atmaya başladı. “Doktor olan benim”, “Ben teşhisi bilirim” “sen hastasın” gibi anlamsız sözlerle yüklenmeye başladı bana.
Sadece belimi incitmiş olabileceğimi söylediğim için doktor bana kızmıştı anlamsızca. Doktor bana “sen hastasın” diye yükleniyordu ama bence doktor hastaydı!
Ağrı için ilaç alıp almadığını sorduğunda ne yalan söyleyeyim korkmuştum. Bir de ilaç aldığım için fırça yemeyelim deyip, tam “hayır” diyecektim ki, ağzımdan “evet” cevabı çıkıverdi bir anda.
Bu sefer de bilinçsiz ağrıkesici ilaç aldığım için yükleniyordu doktor. “Prospektüsü okudun mu” diye sorduğunda “evet” dedim. “Bişey anladın mı” diye sorduğunda “hayır” dedim ve başladı yine kızmaya. İlacın ismini sorduğunda ise hatırlamıyorum dedim. İsmi söylesem başıma gelecekleri biliyordum.
Kısa bir fırça terapisinden sonra doktor mesleğimi sordu. Gümrükçü olduğumu öğrenince, “yurt dışından nasıl ikinci el araba getirebilirim” cinsinden salak saçma sorular sordu. Gümrükten bihaber olan doktor, gümrükle ilgili soruları ardı ardına soruyordu. Sırtımdaki ağrıya bir de doktor geyiği eklenince, nasıl bir kabus yaşıyorum diye kendi kendime sorular soruyordum.
Sekreterin yeni hasta geldi uyarısı ile doktor reçeteyi yazıp uzatmıştı bana. Çivi yazısı ile yazılan reçeteden hiçbir şey anlaşılmıyordu. Neyim olduğunu sorduğumda doktor “incinmiş” dedi. Vakit geçirmeden hastaneden çıkıp, eczaneye gittim. Eczacı ilaçları hazırlarken, sabah almış olduğum ağrı kesicinin de reçetede olduğunu anladığımda çok sinirlenmiştim.
Evde aldığım ağrıkesiciyi yazan doktordan gereksiz yere fırça yemiştim ve alakasız bir gümrük geyiğine maruz kalmıştım.
İş yerime dönerken, gümrükçülere ilişkin bir hastanenin olup olmadığı sorusu aklıma takılmıştı. Düşünsenize sizin dilinizden konuşan doktorlar. Güzel olmaz mıydı?
İş yerime geldiğimde ağrı kesici yavaş yavaş etkisini göstermeye başlamıştı. Fırsattan istifade edip, aklıma takılan soruya ilişkin internette bir araştırma yaptım. İnternet arama motoruna “gümrük” “hastane” yazıp, aratma tuşuna bastığımda, arama sonuçları beni Azerbaycan’daki bir hastaneye yönlendirdi. Gerçekten bir gümrük hastanesi vardı.
Kardeş ülke Azerbaycan’ın Bakü şehrinde kurulan modern hastanenin ismi “Merkezi Gümrük Hospitalı” olarak belirlenmişti. Hastanenin internet sayfasında yer alan hastane hakkındaki bilgilendirmeyi sizler ile paylaşmak istedim.
“…Mərkəzi Gömrük Hospitalı 2009-cu ildə fəaliyyətə başladıqdan, Azərbaycanın ən modern səhiyyə ocaqlarından biri sayılır. Hospital öz arxitekturası, daxili təchizat sistemləri, tibbi avadanlıqları, xidmət və idarəetmə üslubuna görə çox müasirdir. Burada çalışan əsas ixtisasçıların əksəriyyəti qərb ölkələrində tibbi təhsil və ixtisas almışlar. Qısa müddət ərzində cərrahiyənin, terapiyanın və diaqnostikanın əksər sahələrini əhatə edən fəaliyyət spektri ilə tibbi xidmət göstərmək xəstəxanamıza müəssər olmuşdur…”
Bakü’deki kurulan gümrük hastanesi ülkenin en iyi hastaneleri arasında yer almaktaydı. Öyle ki ünlü Teknik Direktörümüz Mustafa Denizli rahatsızlandığında, bu hastanede tedavi olmuştu.
Sırtımdaki ağrı yavaş yavaş dinerken, yolum eğer Azerbaycan’a düşerse ve aynı sırt ağrısını çekersem gideceğim hastane “Merkezi Gümrük Hospitalı” olacaktı.
Hakan UÇAK